Baş Ağrısı
Adamın birinin, yatak kariyeri başarılarla dolu bir insandır.
Ancak, yaşlandıkça bu meziyeti inanılmaz bir baş ağrısı yüzünden durmuştur.
Sağlığı ve aşk hayatı, çekilmez bir hal aldığında tıbbi bir yardıma ihtiyacı olduğunu fark eder.
Kapı kapı… doktor doktor… gezdikten sonra problemini çözebilecek bir uzman hekim bulur kendine:
– “Size bir iyi, bir de kötü bir haberim var” der doktor.
Adam:
– “Doktor, önce iyi haberi duymak istiyorum.”
Doktor:
– “Sizi baş ağrınızdan kurtarabilirim.”
Adam:
– “Peki, kötü haber nedir doktor bey?”
Doktor:
– “Çok nadir görülen bir durumdur. Söylemesi zor, ama hadım edilmeniz gerekiyor! cinsel organınız, omurganızın alt kısmına baskı yapıyor ve bu baskı sizde dayanılmaz bir baş ağrısı yaratıyor. Bu baskıdan kurtulmanın tek yolu erkeklik organınızı almak.”
Adam, bu haber karşısında şok olur ve morali çok bozulur. Kendi kendine sorar:
– “Ne yapsam acaba? Erkeklik organım alınırsa ben nasıl yaşarım. Kimin için yaşarım. El içine nasıl çıkarım!”
Cevap vermek için fazla düşünmez ve başka bir şansı olmadığı için bıçak altına yatmaya karar verir.
Hastaneden taburcu olduğunda:
– “Oh be! dünya varmış. Kurtuldum şu lanet ağrıdan” diye derin bir nefes alır.
Ancak üstünde önemli bir parçasının eksik olduğunu hisseder.
Caddede yürürken farklı bir kişi olduğunu sezinler.
Yeni bir başlangıç yapmaya ve yeni bir hayata başlamaya karar verir.
Bir erkek giyim mağazasının önünden geçerken vitrinde duran bir takım elbiseye takılır gözleri.
– “İşte tam aradığım takım elbise!” der ve dükkâna girer.
Tezgahtara:
– “Yeni bir takım elbise istiyorum” der.
Tezgahtar, adamı şöyle tepeden tırnağa bir süzer ve:
– “Bir bakalım. 44 beden!” der.
Adam gülerek:
– “Kesinlikle doğru, nerden anladınız?”
Tezgahtar:
– “Bu benim işim” diye cevap verir.
Adam takım elbiseyi dener. Üstüne cuk diye oturur. Adam aynada kendisine hayran hayran bakarken, Tezgâhtar sorar:
– “Yeni bir gömlek de ister misiniz?”
Adam birkaç saniye düşündükten sonra:
– “Elbette” der.
Tezgâhtar, adama şöyle bir bakar:
– “Kol numarası 34 ve 16 numara yarım yaka.”
Adam şaşırır ve:
– “Kesinlikle doğru nereden anladınız?”
Tezgahtar:
– “Bu benim işim” diye cevap verir.
Adam gömleği giydi. Evet, gömlek süper olmuştur. Yakasını aynada düzeltirken tezgâhtar sorar:
– “Yeni ayakkabıya ne dersiniz?”
Adam:
– “Evet lütfen. Bir de ayakkabılarınıza bakayım”
Tezgâhtar adamın ayaklarına bakarak:
– “Evet…9-1/2… e.”
Adam iyiden iyiye afallar. Tezgahtara dönüp:
– “İnanamıyorum, bir bakışta kaç numara ayakkabı giydiğimi nasıl anladınız? vallahi bravo!” der.
Tezgâhtar;
– “Efendim. Bu benim işim” diye cevap verir.
Adam ayakkabıları da giyer. Gerçekten de ayakkabılar cillop gibi oturur ayaklarına. Şöyle dükkân içerisinde bir tur atarken tezgâhtar sorar:
– “Beyefendi vallahi jilet gibi oldunuz! size bir tane de şapka veriyim ben!”
Adam aynaya bakarak:
– “Heyt ulan be façayı o biçim düzdüm” diye içinden geçirir ve:
– “Evet, bir de şapka bakayım kendime!” der tezgâhtara.
Tezgâhtar adamın kafasına bakarak:
– “Eveeeeet…7-5/8.”
Adam dumur üstüne dumur yaşamış bir şekilde tezgâhtara:
– “Evet, doğru… nereden bildiniz?” diye sorar.
Tezgâhtar iyiden iyiye havaya girmiş bir şekilde:
– “Bu benim işim efendim” der.
Şapka da süper oturmuştur kafasına.
– “Vayyy beee, ulan ben neymişim beee. Ulan ben var ya ben…” diye düşünürken tezgâhtar yine sorar:
– “Size bir tane de don verelim efendim.”
Adam birkaç saniye düşünür ve:
– “Tamam! hemen bana en fiyakalı donlarınızdan getirin!” der.
Tezgahtar geri adım atarak:
– “Eveeeeet..36 beden!” der.
Adam gülerek:
– “İlk defa yanıldınız. Ben 18 yaşımdan beri 34 beden giyiyorum!” der.
Tezgâhtar kafasını sallayarak:
– “Hayır…size 34 olmaz. Erkeklik organınızı sıkıştırır ve omurganıza basınç yapar. Bu da dayanılması güç bir baş ağrısı çekmenize sebep olur!”