Gelin ve Kaynana

Birbirini çok seven iki genç evlenmeye karar verirler.

Fakat, genç adamın bakmak zorunda olduğu bir annesi vardır.

Başka da kimsesi olmadığı için sevdiği kıza annesinin kendileriyle birlikte yaşamaları gerektiğini söyler.

Kız ilk başta bu fikre sıcak bakmasa da etraflıca düşününce sevdiği adamı kaybetme korkusu yüzünden kabul eder.

İsteme, nişan, düğün derken evlilikleri gerçekleşir ve genç adamın annesi ile birlikte yaşamaya başlarlar.

Birkaç ay sonra gelin ve kayın valide anlaşamamaya başlar.

Kayınvalide gelinin saygılı, tutumlu ve çok hamarat olmasını ister.

Gelin ise kayınvalidesinden daha anlayışlı olmasını ve her şeye karışmamasını…

Bu yüzden sürekli didişip dururlar.

Bu durum genç adamı, karısı ve annesi arasında kaldığı için çok mutsuz eder.

Ne kadar çabalasa da düzelmeleri için bir türlü durum çözülmez.

Aksine her geçen gün daha da şiddetlenmeye başlamıştır.

Gelin, kayın validesini evden uzaklaştırmak için birkaç yol dener.

Fakat, başarılı olamaz.

Bu durum gelini daha çok sinirlendirmiştir ve artık bu duruma son vermek ister.

Kayınvalidesinden tamamen kurtulmanın yollarını arar.

Birden aklına eski bir tanıdık baharatçısı gelir.

Hiç beklemeden hemen hazırlanıp çıkar, baharatçının yanına gider.

Durumunu anlatır ve kayınvalidesinden kurtulmak istediğini söyler.

İhtiyar, gelinin istediği gibi bir karşım hazırlar ve kayınvalidesini zehirlediği anlaşılmasın diye der ki:

– “Kayınvaliden için hazırladığım bu karışımı 6 ay boyunca, gün aşırı hazırladığın yemeklerin içine çok az miktarda koyacaksın.

Kimsenin senden şüphelenmesini istemiyorsan ona çok iyi davranacaksın…

Her gün en sevdiği yemekleri yapacak ve kesinlikle saygısızlık yapmayacaksın.

Aksine, onu ne kadar çok sevdiğini ve değer verdiğini göstereceksin.”

Gelin baharatçıdan karışımı alır ve mutlu bir şekilde evine döner.

İhtiyar baharatçının kendisine söylediklerini harfiyen uygulamaya başlar.

Kimse kendisinden şüphelenmesin diye kayınvalidesine çok iyi davranır.

Her gün sevdiği yemekleri yapıp, onun için hazırladığı yemeğin içine de az miktarda zehir koyar.

Bir-iki hafta sonra kayınvalidesinde olumlu yönde değişikliler başlar.

Gelinine, gelini gibi değil de kendi kızıymış gibi davranır.

Bu durum karşısında gelin yaptıklarından çok utanır ve vicdan azabı duymaya başlar.

Çok üzgün bir vaziyette baharatçıya gider.

Yaptıklarından çok pişman olduğunu, şu an kayınvalidesi ve eşiyle ne kadar mutlu olduğunu anlatır.

Kayınvalidesinin kesinlikle ölmesini istemediğini dile getirir ve yalvararak bir panzehir ister.

İhtiyar, gelinin bu sözleri karşısında çok duygulanır, gözlerinden yaşlar süzülür… ve gülümseyerek der ki:

– “Üzülme kızım, durum senin düşündüğün gibi değil.

Sana verdiğim karışımın içeriğinde biraz direncini arttıracak, güçlendirici vitaminler vardı… zehir değil!

Senin bahsettiğin öldürücü zehir, kayınvaliden ve senin arandaydı!

Sen ona iyi davranmaya başlayınca, o da değişmeye başladı ve aranızda ki zehir kayboldu, yerini sevgi aldı.

Böylece siz de gelin kaynana olmayı bırakıp, ana-kız olmayı başardınız.”

Bu güzel kıssayı okuduysanız paylaşalım lütfen… Herkes okusun!

You may also like...

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir